8 Kasım 2016 Salı

Anlık

Bu yaşadığım hayat nasıl bana ait oldu? Ya da cidden bana ait oldu mu? Geçmişten bugüne şuanki hayatımı yaşamaya yönlendiren tam olarak hangi seçimlerimdi keşke bilebilsem ve bazılarını değiştirebilsem. Değiştirmek istemediklerim için de en azından diğer seçenekleri seçseydim neler olurdu, şuan nerede olurdum diye görüp merakımı giderseydim fena olmazdı.

Sevdiğim sevmediğim ne varsa, geride bıraktığım ve ayağıma gelip teptiğim fırsatların hiçbirini ya da en azından birkaçını kaçırmasaydım -ben- şuanki benden ne kadar farklı ve ne kadar mutlu biri olurdum acaba?

Benim gibi düşündüğünü, sevdiğini, önemsediğini sandığım kız-erkek farketmeksizin çevremde olmuş ve gündemime girmiş her bir bireyin en başından ne olduğunu bilseydim ve içini, kalbini ve elbette kötülük yapma potansiyelini görebilseydim bile bile  lades olur muydum yine belli konularda? Yoksa hiç zorlamaya gerek yok yenilgiyi kabul et otur aşağı Ebru deyip kendimi durdurur muydum?

Yenilgiyi kimse sevmez elbette ama ben bir başka nefret ediyorum. Yenildiysem, başarısız olduysam tekrar tekrar başarılı olana dek şansımı zorlama huyum var. İyi mi kötü mü bilemiyorum.. Bunun bir sebebi dışarı çaktırmadığım (en azından çaktırmadığımı düşündüğüm) ama içimde asla sönmeyen o aşırı umutlu ve olumluya odaklanmış olan küçük Pollyanna. Her şeyin ya da en azından çoğu şeyin bir şekilde istediğim şekilde sonuçlanacağına dair garip, saçma salak bir inancım oldu hep. Yenildiğimde beni asıl üzenin bu umutlu yanıma vurulan darbe olduğunu yakın zamanlarda anladım aslında..

Şimdiye dek kimseyi kaybetmedim bu bağlamda mesela. Ya ben silmek istedim hayatımdan gerçek yüzlerini görüp de olumluya odaklanmamın gereksiz ve yanlış olduğunu farkedince ya da acı bir şekilde aslında en başından beri o kişiyi hiç kazanmamış olduğumu farkettim geç ve acılı da olsa. Öyle ya, bir şeyi kaybetmeniz için en başta sahibi olmanız gerekir.. Sahibi olmadığınız hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi kaybedemezsiniz, yolunuz kesişebilir elbette aynı anda aynı şeyleri hissediyor gibi görünebilirsiniz kısa süreliğine belki de gerçekten hissedersiniz de hatta ama aynı derinliğe sahip değilseniz belli konularda ne yapsanız boştur ve ister istemez yol ayrımına gelmeniz kaçınılmazdır..

Yalnız kovboy gibi gün batımında uzaklara doğru atınızı sürerken arkanızda bıraktığınız kasabada kaos mu var, şerif mi ölmüş umursamazsınız artık.. Yeni maceralara çıkıp western filminizin devam filmini çekmeye nefes aldığınız sürece devam etmeniz gerekir çünkü. Bir sonraki filmde yine yeni yeniden yenilebilirsiniz elbette ama ne olacak ki, bu sefer daha iyi yenilirsiniz!

Taa ki yenilmenin aslında kötü bir şey olmadığını anlayana dek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder