Hal böyle oldu mu da insanın eli kağıt kaleme gidiyor elbette. Yahut günümüzde olduğu gibi klavyenin üstünde kendi kendine hızlıca gezinmeye başlıyor harflerden bir demet ekrana yağdırarak.. O içinizdeki negatif enerjiyi kusma ihtiyacı hatta sanki kusmazsan o negatif enerjinin seni yeyip bitireceği korkusu inanılmaz olabiliyor bazen. Aklınıza gelen en ufacık olumsuz bir his bile sayfalarca anlamsız derecede kötü önermeler ve ihtimaller kusmanıza sebep olabiliyor düşünsenize.. Şair ve yazarlara hakikaten saygı duymalı bu yüzden bence. Kim bilir ne korkunç buhranlar yaşayanları vardı içlerinde ve sırf dışarı yansıtamadıkları için belki de hikayelerinde yarattıkları karakterlerine de mutluluğu çok gördüler ve acılarla dolu dramatik hikayeler yazdılar.
Harry Potter'ın yazarı J.K. Rowling de bir röportajında söylediğine göre seriyi yazmaya başladığında kendi kendine söz vermiş; Harry, Ron ve Hermione karakterlerinden hiçbirini öldürmeyeceğine dair ancak bir dönem kendini o kadar depresif ve kötü hissediyormuş ki bir ara ciddi ciddi Ron'u hikayede öldürmeyi düşünmüş. Derken başka bir Weasley aile üyesini öldürmekle yetinmiş zaten bildiğiniz üzere..(All hail, Potterhead!) Diyeceğim o ki, yazarlar da negatif enerjilerini bir şekilde böyle atıyorlar demek ki ve yazmak içinde bulunduğumuz döngüdeki negatif enerjiyi de belki bir şekilde kendi döngümüzden dışarı atıp o olumsuz enerjiden kurtulmanın en azından hafifletmenin bir yoludur.
Öyleyse yazmalı, bırakmalı omuzlardaki yükü ve göğe doğru kuş gibi uçabilmeli..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder